Kyoto Üniversitesi’nde yürütülen çığır açıcı bir araştırma, ses dalgalarının hücrelerin davranışlarını nasıl etkilediğini inceledi. Çalışma, makul ses frekanslarının hücresel süreçleri yönlendirebileceğini ve hatta tıbbi alanda yeni tedavi usulleri sunabileceğini ortaya koyuyor. Öteki bir deyişle, hücrelerimizin bir biçimde duyma yeteneğine sahip olduğu söylenebilir.

Ses dalgaları, hava basıncındaki değişimler olarak tanımlanırken, insan kulağı bu değişiklikleri büyük bir hassasiyetle algılayabiliyor. Lakin ses, sadece işitme duyusu aracılığıyla değil, hücresel düzeyde de tesirli olabiliyor. Kyoto Üniversitesi’nden Dr. Masahiro Kumeta liderliğindeki grup, hücreleri belli ses frekanslarına maruz bırakarak bu etkileşimi yakından inceledi.

Deneyde, fare hücreleri 440 Hz ve 14 kHz frekanslarında ses dalgalarına maruz bırakıldı. Sonuçlar, hücrelerin bu ikazlara farklı hallerde reaksiyon verdiğini gösterdi. Bilhassa, muhakkak hücre tiplerinin yağ hücrelerine dönüşüm süreçlerinin ses dalgalarıyla baskılandığı tespit edildi. Takım, sesin hücresel aktiviteyi yönlendirdiğini gösteren 150’den fazla gen sözü belirledi ve hücre içi sinyal iletim yollarını gözlemledi.

Araştırmacılar ayrıyeten, makul frekansların birtakım genleri yukarı yahut aşağı regüle ettiğini keşfetti. Örneğin, yüksek frekansta hücreler daha fazla ekspresyon gösterirken, daha düşük frekansta bu durum tam bilakis gerçekleşti. Çalışmada sinüs dalgalarının hücresel süreçler üzerinde en bariz tesire sahip olduğu gözlemlenirken, beyaz gürültünün tesirinin daha düşük olduğu görüldü.

Bu araştırma, ses dalgalarının invazif olmayan ve inançlı bir halde hücreleri yönlendirebileceği fikrini güçlendiriyor. Fakat, bulguların daha geniş çapta doğrulanması için ek çalışmalara muhtaçlık duyuluyor. Uzmanlar, sesin tıp ve sıhhat alanında ihtilal yaratabilecek bir araç olabileceğini düşünüyor.

Araştırma, Communications Biology mecmuasında yayımlandı.